Aşağıda belirtilen seçenekler aracılığıyla veya istediğiniz zaman çerez politikası sayfamızdan seçimlerinizi yönetebilirsiniz. Yaptığınız seçimler, bu tarayıcı için geçerli olacaktır.
Zorunlu Çerezler
İşlevsellik İçin Gerekli Olan Çerezler
Performans ve Analiz İçin Gerekli Olan Çerezler
Hedefleme ve Reklam Çerezleri

YORUM | Shaqiri: Bir sarı forma ve bir çim biçme makinesi

-
"Büyük bir futbolcu olmanın bedeli nedir?" diye düşünür Shaqiri. Cevabını ise hayat verir: "Önce çimleri biçeceksin."


 YORUM | Rezzan Yetiş @rezzan_yetis


Savaş patlak vermeden önce İsviçre'ye gitti ve henüz 4 yaşındaydı. Shaqiri ailesi için artık ne geri dönmek kolaydı, ne yakınlardan haber alabilmek, ne de onlara bir şeyler gönderebilmek. Üstelik yabancı bir ülkeye göç etmişken ve elinizdeki ile kıt kanaat geçiniyorken.

Tüm bu zorlukların içinde 7 yaşına girmek üzere olan bir çocuğu mutlu etmek ise sarı bir formaya bağlıydı.

"Doğum günüme 3 ay vardı. Tek istediğim "orijinal" Ronaldo'nun 1998 Dünya Kupası'ndaki 9 numaralı sarı formasıydı. Anneme günlerce yalvardım. Ve nihayet o gün geldiğinde annem elinde bir kutuyla bekliyordu."

Gerçek milli takım forması değildi elbette; ama Xherdan Shaqiri için bunun hiç önemi olmadı. Arkasında 9 yazıyordu, sarıydı ve Ronaldo'nun ismi vardı. Bugün Liverpool formasını giyen Xhaqiri'nin hikayesi böyle başladı.

"Nereden geldiğini unutma"

3 erkek çocuğunu da futbola teşvik eden baba Isen Shaqiri, SV Augst'a yazdırdığı oğullarına her maç öncesi hatırlatıyordu: "Nereden geldiğinizi unutmayın."

Çocuklar Basel'in altyapısına geçtiğinde ondan mutlusu olmamıştır belki de. Üçü de yetenekli, üçü de genç takımlarla turnuvalara ve kamplara gidiyor. Ama hayat bu işte, ucu illa ki paraya çıkıyor.

İspanya'daki bir kampa gitmeleri gerektiğinde, futbol hayatlarının henüz başında olan gençlere en büyük desteği veren babaları önlerine dikilmek zorunda kalıyor: "Bu kadarını ödeyemeyiz artık."

Peki, bu Xherdan ve kardeşleri için bir engel mi? Elbette; ama aşılmayacak cinsten değil. Bir yandan kardeşleri çalışmaya başlarken o sıra 16 yaşında olan Xherdan ise soluğu mahalledeki evlerin bahçesinde alıyor. İspanya hayallerinin parasını çim biçerek kazanıyor.

2 sene sonra İspanya Milli Takımı'na karşı 2010 Dünya Kupası'nda forma giyeceğinden bihaber. Basel'den çıkan en büyük yeteneklerden biri olacağından bihaber.

"Kanat istiyorsan önce bekleyeceksin"

Ufak kelime şakaları kimseyi öldürmez. En nihayetinde anlatılmak istenen hikaye bu cümlede saklı.

2009-10 İsviçre Süper Ligi'nin son günü. Gol farkıyla lider Basel, ikinci sıradaki Young Boys ile karşı karşıya. Beraberlik Basel'e şampiyonluğu getiriyor. Young Boys için ise 24 yıl sonra şampiyonluğa giden tek yol mutlak galibiyetten geçiyor. Takımın başında da şu an İsviçre'yi çalıştıran Vladimir Petkovic var.

Young Boys'ta 32 lig maçında 30 gol atmış, o sıralar "Geleceğin Drogba'sı" olarak görülen Seydou Doumbia var. Ve onu durdurmak o zamanlar için neredeyse imkansız gibi görünürken 18 yaşındaki bir sol bek oyuncusu herkesi yanıltmayı başardı. Maça sağ kanatta başlayan ve ilk yarıda tek bir şans dahi bulamayan Doumbia'nın karşısında Xherdan Shaqiri vardı. Doumbia ikinci yarıda Regazzoni'nin kanadına geçmek zorunda kaldı. 

Basel 2-0 kazandı. Shaqiri, A takımdaki ilk sezonunu şampiyonlukla noktaladı.

Sol bek olarak başladığı kariyerinde Shaqiri'nin esas isteği hücumda oynamak, gol katkısı yapmaktı. Bek oynadığı dönemde sürekli hücuma çıkıyor ve bu yüzden defans hattındaki arkadaşlarının isyanına yol açıyordu: "Geri dön ve savunma yap!"

Neyseki sol bek macerası fazla uzun sürmedi ve soluğu sağ kanatta aldı.

"Onu motive edin, sizin için uçsun"

Shaqiri'nin Basel'deki ilk sezonunda takımın başında Thorsten Fink vardı. Fink, Shaqiri'den en iyi verimi alabilmenin onu motive etmekten geçtiğini fark eden ilk hocalardan biriydi belki de. Fink, Bleacher Report'a verdiği röportajda şöyle söylüyor:

"Ona çok güvenen bir teknik direktöre ihtiyacı var. Öyle olduğunda Shaqiri size maç kazandırır. Birçok futbolcuyu büyük maçlarda göremezsiniz. Shaqiri ise özellikle büyük maçları çok sever. Bazı oyuncuları arkadan itmeniz gerekir ama faydası olmaz. Eğer Shaqiri'yi motive ederseniz o sizin için uçar."

Shaqiri'ye hangi pozisyonda görev verirse versin çok iyi bir performans sergilediğini de belirten Fink, onun hücum aşkını şu şekilde anlatıyor:

"Shaqiri her pozisyonda oynayabilir. Onu sol bekte oynattığımda harikaydı. Sağ kanatta oynattığımda çok iyiydi. 10 numara pozisyonunda da oynayabiliyor. Başlarda onun, gördüğüm en iyi sol bek oyuncusu olduğunu düşündüm. Ama Shaqiri sol bek olmayı hiç istemedi." 

Guardiola ve karanlık günler

Basel'de geçirdiği 3 sezonun hepsinde lig şampiyonluğu tadan ve 2 kez İsviçre'de Yılın Futbolcusu seçilen Shaqiri, 2012'de Bayern Münih'e imza attı ve hem Jupp Heynckes'in devamlı tercih ettiği bir oyuncu oldu, hem de taraftarların sevdiği bir isim haline geldi.

İlk sezonunda 8 gol atıp 13 asist yaptı. Hiç de fena bir başlangıç değil, değil mi?

Guardiola'ya göre değil.

Pep Guardiola 2013-14 sezonunda Bayern Münih'in başına geldiğinde birçok şeyin değişeceği çok belliydi. Bunların en başında ise oyun anlayışı geliyordu.

2014'te Bild gazetesinde yer alan habere göre ise Guardiola, Shaqiri'nin bu oyun anlayışına uyum sağlayacak kadar zeki olmadığına kanaat getirmişti. Robben ve Ribbery'den sonra Müller ve Alcantara ile yarışmak zorunda kalan Shaqiri için yedek kulübesinin yolu göründü. Sonrasında ise Inter ve Stoke City.

Üniversitedeki profesörünüzün dersinden geçemediğinizi varsayın. Siz her şey iyi gidiyor zannederken aslında yeterli olmadığınızı öğrenin. Üstelik bu dersi anlayacak zekanızın olmadığı söylensin. Shaqiri için de durum hemen hemen aynıydı. Heynckes ona ne kadar güven duymuşsa Guardiola da ona bir o kadar güvenmemişti. Kendisine inanan bir lider olmayınca Shaqiri de yolunu kaybetti. Inter'de Roberto Mancini'nin de gözüne giremedi ve kendini Stoke City'de buldu.

"Karanlıklar içinden gün doğar ya aniden" dedikleri bu olsa gerek. Stoke City'nin Premier Lig'e veda ediş sezonu, Shaqiri'nin Basel günlerinden sonraki en iyi sezonuydu. Takımı ligi 19. sırada bitirirken 36 maçta forma giyen Shaqiri 8 gol 7 asist yapmıştı. Üstelik Opta verilerine göre son sezonunda takımının kaydettiği 35 golün %43'üne katkı sağlayan da oydu.

Diriliş

2018 yazında Liverpool'a imza attığında, Bayern Münih'e transfer olduğu yaşta değildi artık. Ne enteresan değil mi? Büyük bir takımdan alt sıralardaki bir takıma transfer olan bir futbolcunun takımının küme düştüğü sezonda yeniden büyük bir takıma gitmesi pek eşine rastlanır bir örnek değil. Shaqiri'nin hikayesini özel kılan da bu zaten. Kısa boyu, kalın fiziği, devasa baldırları değil.

Liverpool'da da her şey onun için toz pembe olmadı, malum. 2018-19 sezonunu 97 puanla ikinci sırada tamamlayan ve Şampiyonlar Ligi'ni kazanan Liverpool ile 30 maça çıkan Shaqiri 6 gol atıp 5 de asist yaptı. 37 lig maçında yalnızca 11 kez ilk 11'de oynayan Shaqiri, 13 kez kulübede bekledi. Yarıştığı isimler belliydi, ancak Bayern Münih'te olduğu gibi 'vazgeçilmiş' değildi. Fink'in belirttiği üzere kendisine güvendiğini hissettiren bir teknik direktör ile çalışıyordu...Yeniden.

2019-20 sezonuna gelindiğinde ise Shaqiri'nin ismi özellikle son dönemde daha sık telaffuz edilmeye başlandı. Liverpool'un yoğun fikstürü sebebiyle sık sık kadro rotasyonuna giden Klopp'un başını kulübeye çevirdiğinde formayı ilk uzattığı isimlerin başında da o geliyor. Shaqiri de kendine uzatılan eli geri çevirmeyerek her fırsat bulduğunda kendini göstermeyi biliyor. Üstelik Klopp ile çok iyi anlaştığını belirterek bir keresinde şöyle söylemişti: "Bana karşı açık olan insanları severim. Klopp'un üzerimde öyle bir etkisi var ki bu adam için şampiyonluğu alalım istiyorum."

Shaqiri'nin inişli çıkışlı, 'tersine' yükselen kariyeri ve hikayesi ise şunu gösteriyor:

Kullanmasını bilene görev adamı, bilmeyene kalın bir et parçası.

Kaynak: GOAL.COM Yukarı